25 Şubat 2010 Perşembe

Tüm İslam Aleminin Kandili Mübarek Olsun


Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili
Hayatın gayesi, yaratılışın mânâsı silinmiş, yok olmuştu. Herşey mânâsız başıboşluk ve hüzün örtülerine bürünmüştü.

Ruhlar birşey bekliyor, bir nurun zulmet perdesini yırtmasını içten içe hissediyordu.

O vahşet devrinde kâinat ufkundan bir güneş doğdu. Bu güneş âhirzaman Peygamberi Hz. Muhammmed Aleyhissalâtü Vesselam idi. Tarihin seyrini, hayatın akışını değiştiren bu eşsiz olay, dünyayı yerinden sarsan değişimlerin en büyüğü idi.

İşte insanlığın akıl ve kalbinde düğümlenen "Necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorularını, düğümlerini çözüp kâinatın Sahibini ilân ve ispat edecek bir zatın teşrifi sadece insanların ruh ve kalbinde değil, diğer varlıklarda, hattâ cansız eşyada bile yansımasını bulacaktı.

Doğudan batıya bütün âlemin nurlara büründüğü, İlâhi değişimin tecelli ettiği o gece neler oldu neler?

Yahudi ileri gelenleri ve âlimleri kitaplarında daha önce rastladıkları işaret ve müjdelerin açığa çıktığını gördüler. Kimsenin haberi olmadan en önce onlar bu müjdeyi verdiler.

O gece Yahudi âlimleri semâya bakıp "Bu yıldızın doğduğu gece Ahmed doğmuştur" dediler.(1)

Bîr Yahudi İleri geleni Mekke'de Peygamberimizin doğduğu gece, içlerinde Hişam ve Velid bin Muğire, Utbe bin Rabia gibi Kureyş ileri gelenlerinin bulunduğu bir toplantıda,
- "Bu gece sizlerden birinin çocuğu oldu mu?" diye sordu.
- "Bilmiyoruz" diye cevap verdiler.
Yahudi, "Vallahi sizin bu ihmalinizden iğreniyorum!
"Bakın, ey Kureyş topluluğu, size ne söylüyorum, iyi dinleyin. Bu gece, bu ümmetin en son peygamberi Ahmed doğdu. Eğer yanlışım varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiş olayım. Evet, onun iki küreği arasında kırmızımtırak, üzerinde tüyler bulunan bir ben var" dedi.

Toplantıda bulunanlar Yahudinin sözünden hayrete düştüler ve dağıldılar. Her birisi evlerine döndüğünde bu durumu ev halkına anlattılar. "Bu gece Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah'ın bir oğlu doğdu. Adını Muhammed koydular." haberini aldılar.

Ertesi gün Yahudiye vardılar:
"Bahsettiğin çocuğun bizim aramızda dünyaya geldiğini duydun mu?" dediler.
Yahudi "Onun doğumu benim size haber verdiğimden önce midir, sonra mıdır?" dedi.
Onlar, "Öncedir ve ismi Ahmed'dir" dediler. Yahudi, "Beni ona götürün" dedi.
Yahudi ile beraber kalkıp Hz. Âmine'nin evine gittiler, içeri girdiler.
Pegamberimizi Yahudinin yanına çıkardılar. Yahudi Peygamberimizin sırtındaki beni görünce, üzerine baygınlık geldi, fenalaştı. Kendine gelip ayıldığı sırada,

"Ne oldu sana, yazıklar olsun" dediler.

Yahudi, "Artık İsrailoğullarndan peygamberlik gitti. Ellerinden kitap da gitti. Artık Yahudi âlimlerinin kıymet ve itibarları da kalmadı. Araplar peygamberleriyle kurtuluşa ereceklerdir.

"Ey Kureyş topluluğu, ferahladınız mı? Vallahi size, doğudan batıya kadar ulaşacak bir güç, kuvvet ve bir üstünlük verilecektir" dedi.(2)

Kâinatın Efendisini dünyaya getiren bahtiyar annenin henüz dünyaya gelmeden görüp gördükleri çok manalıydı..

Peygamber Efendimize hamileyken rüyasında, "Sen, insanların en hayırlısına ve bu ümmetin efendisine hamile oldun. Onu dünyaya getirdiğin zaman 'Her hasetçinin şerrinden koruması için bir ve tek olana sığınırım' de, sonra ona Ahmed yahut Muhammed ismini ver."

Yine kendisinden çıkan bir nurun aydınlığında bütün doğuyu ve batiyi, Şam ve Busra saray ve çarşılarını, hattâ Busra'daki develerin uzanan boyunlarını gördüğünü Abdülmüttalib'e anlatmıştı.(3)

Aynı gece Hz. Âmine'nin yanında bulunan Osman ibn Âs'ın annesinin gördükleri de şöyle:

"O gece evin içi nurla doldu, yıldızların sanki üzerimize dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördük."

Evet bu ulvî anı dile getiren Mevlid'in yazarı Süleyman Çelebi bütün bu hakikatleri şu beytiyle şiirleştirmiştir:

"Hem Muhammed gelmesi oldu yakin
Çok alâmetler belürdi gelmedin"

Rabiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi, yapılan hesaplamalara göre, Miladi takvime göre 20 Nisan'a denk gelen gece idi.

Dünyayı şereflendiren iki Cihan Serverinin üzerini o günün bir âdeti olarak bir çanakla kapattılar.

Araplara göre o zaman, gece doğan çocuğun üzerine bir çanak koymak ve gündüz olmadan ona bakmamak âdetti. Fakat bir de baktılar ki. Peygamber Efendimizin üzerine konulan çanak yarılarak ikiye ayrılmış, Efendimiz gözlerini gökyüzüne dikmiş, başparmağını emiyordu.(5)

Evet, bu işaret her türlü küfrün, zulmün, şirkin ve her türlü bâtıl inanç ve âdetlerin parçalanıp yok olması, imanın, nurun ve hidâyetin kâinatı aydınlatması için gönderilmiş bir Peygamber idi.

Aynı gece Kabe'de tapılmakta olan cansız putların çoğunun başaşağı devrildiği görüldü.

Aynı gece Kisra sarayının beşik gibi sallanıp on dört balkonunun parçalanıp yerlere düştüğü öğrenildi.

Sava'da mukaddes tanınan gölün suyunun çekilip gittiği görüldü.

Bin senedir yakılan ve söndürülmeyen mecusi ateşinin sönüverdiği müşahede edildi.

Bütün bunlar işaret ve alamettir ki, yeni dünyaya gelen zat ateşe tapmayı, puta tapmayı kaldırıp, Fars saltanatını parçalayarak Allah'ın izni olmadan kutsal tanınan şeylerin kutsallığını ortadan kaldıracaktır.(6)

İşte bu geceye Veladet-i Nebi gecesi diyor ve onun bütün kalbimizle, ruhumuzla her sene yeniden yâd edip kutluyoruz. Bütün kâinatla bu geceyi karşılayarak onun âleme teşrifine kıyam ediyoruz.
Getirdiği ebedi nura, açtığı saadet caddesine ve sünnet-i seniyyesine yeniden sımsıkı sarılmak ve Mevlid Kandilini vesile ederek ona yeniden biatimizi, bağlılığımızı tazelemek ne yüce bir şeref ve ne büyük bir saadettir.

Yüce Rabbim bizleri sevgili Resulünün şefaatine nail eylesin.

24 Şubat 2010 Çarşamba

Su Kabağı


Su kabağı; kabakgillerden olup sarmaşık türünde yetişen bir bitkidir.Latince adı Lagenaria Vulgaris'tir. Form olarak sayısız şekilde olan su kabağı kurutulduktan sonra tarih boyunca çeşitli alanlarda kullanılmıştır. İçi çakıl ve tuzlu su ile temizlendiği zaman içme suyunun depolanması için kullanılmış ve hatta sıcak yaz günlerinde suyu soğuk tutma özelliğinden dolayı bir termos vazifesi görmüştür. Sıcak suyu bir yerden bir yere aktarmakta kullanılmış ve halk dilinde ''Kevki'' olarak adlandırılmıştır. Ayrıca eski mutfakların vazgeçilmez gerecidir. Yağ,un gibi malzemeleri saklamak için kullanılmış, evlerde şekerlik, kolonyalık ve çiçek saksıları olarak yerini almıştır.

Su Kabağı ve el emeği, göz nuru


Eskiden süs amaçlı olarak ya da içi boşaltılarak su kabı olarak kullanılırdı ki bu son kullanımından dolayı bitki, su kabağı şeklinde adlandırılmıştır.Bu bitkiden bu kadar güzel sanat eserlerinin çıkması bir mucize.

King Dünyasından Hediyeler



King Elektrikli Ev Aletleri 2010 yılında da hanımları mutlu etmeye devam ediyor, King Dünyası’na üye olanlar kazanıyor...

Blog üyelerine çekilişsiz, kurasız sürpriz hediyeler veriyor. Bayanların yanısıra bayların da katılabileceği bu yarışma bugüne kadar yapılan yarışmalara hiç benzemiyor. Kingdünyası.blogspot.com adresine yeni üye olacak bir kişiye çekilişsiz ve kurasız Thunderbird Otomatik Döner Fırçalı Saç Kurutma Makinesi hediye... 1600-1800W’luk ısınma gücü, iki yöne otomatik dönen şekillendirici fırçası, serin hava ayarı, 3 ısı ve 2 hız ayarı bulunan Thunderbird’a ücretsiz sahip olmak için King blog’unu ziyaret etmeyi unutmayın.

King Dünyası’na adım atar atmaz şans kapısını aralayacak olan üyeler arasına sizler de katılın.

Hemen üye olun, hediyenizi kaçırmayın!

Kazananlar http://kingdunyasi.blogspot.com adresinde açıklanacaktır...

Çok kısaca yapılması gerekenler:
1.http://kingdunyasi.blogspot.com adresinde yer alan blogumuza üye olmak.
2.Blog sayfanızda kampanyamızı duyurmak.
3.www.king.com.tr'de yer alan King Ladies Club'a üye olmak
3.Üye olduktan sonra Ad, Soyad, Adres, Yaş, Meslek, Medeni Durum ve Gsm bilgilerinizi tam olarak doldurup kingdunyasi@gmail.com adresine yollamak.

14 Şubat 2010 Pazar

14 Şubat Sevğililer Günü Neden Kutlanır ?



Sevgililer Günü'nün başlangıç tarihi eski Roma İmparatorluğu zamanına uzanıyor. Eski Roma'da 14 Şubat günü bütün Roma halkı için önemli bir gündü. Çünkü bu günde Roma tanrı ve tanrıçalarının kraliçesi olan Juno'ya duyulan saygıdan ötürü tatil yapılırdı. Juno ayrıca Roma halkı tarafından kadınlık ve evlilik tanrıçası olarak da biliniyordu. Bu günü takip eden 15 Şubat gününde ise Lupercalia Bayramı başlıyordu.

Bu bayram, halkın genç nüfusu için büyük önem taşıyordu. Bunun nedeni ise yaşantıları kesin kurallar ile sınırlandırılmış, bunun doğal sonucu olarak bir birliktelik yaşama şansı olmayan bu gençler, sadece bu bayram süresince bile olsa birbirlerinin partneri oluyorlardı.

Hangi genç bayanın hangi genç erkek ile bir çift oluşturacağı eski bir gelenek olan ve Lupercalia Bayramı'nın arife günü yapılan bir çekiliş ile belli oluyordu. Romalı genç kızlar, isimlerini küçük kağıt parçalarının üzerine yazıp bir kavanoza koyuyorlardı. Erkekler ise kavanozdan bu kağıtları çekerek üzerinde hangi kızın ismi yazıyorsa o kızla bayram eğlenceleri boyunca beraber oluyorlardı. Bu birliktelikler birbirine aşık olan çiftler için bayram süresinin dışına taşıp genellikle evlilikle sonlanıyordu.

İmparator 2. Claudius, Roma'yı kendi katı kuralları ile zalimce yöneten bir hükümdardı. Onun için en büyük problem, ordusunda savaşacak asker bulamamaktı. Ona göre bu durumun tek sebebi Romalı erkeklerin aşklarını ve ailelerini bırakmak istememeleriydi. İşte bu yüzden, Roma'daki tüm nişan ve evlilikleri kaldırdı.

Aziz Valentine de Claudius'un hükümdarlığı zamanında Roma'da yaşayan bir papazdı. Kendisi gibi papaz olan Aziz Marius ile birlikte Claudius'un yasağına rağmen gizlice çiftleri evlendirmeye devam etti. Ancak İmparator bu durumu bir süre sonra öğrendi. Aziz Valentine, insanları evlendirmeye devam ettiği için tutuklandı ve yaptıklarının cezası olarak sopa ile dövülerek öldürüldü. Milattan sonra 270 yılının 14 Şubat'ında Hıristiyan şehitliğine gömüldü.

Aynı zamanlarda Roma'daki putperestler, şubat ayı içinde kutlanan Lupercalia Bayramı'nı kendi putperest tanrıları için kutluyorlardı. Bayram öncesi yapılan geleneksel çekilişi ise seromoniye bağlı kalarak kendileri için uygulamaya başladılar.

Hıristiyan Kilisesi'nin ilk kurulduğu yıllarda hizmet veren papazlar, bu törenlerin, özellikle de evlenmemiş gençlerin putperestler ile birlikte anılmasından rahatsız oldukları için bir çözüm buldular. Bu gençlerin isimlerinin azizlerle birlikte anılmasını istedikleri için Lupercalia Bayramı'nın başladığı günü Aziz Valentine Günü olarak kutlamaya başladılar. O gün bugündür her yılın 14 Şubat'ı "Sevgililer Günü" olarak kutlanmaya devam ediyor ve yeryüzünde kadın ve erkek beraber olduğu sürece de kutlanmaya devam edecek gibi...

6 Şubat 2010 Cumartesi

Damla Çikolatalı Çilekli Parfe

Malzemeler
Toz şanti 2 paket
Yumurta 3 adet (beyazı)
Süt 1 bardak
Damla çikolata 1 çay bardağı
Çilek 200 gr
Tuz 1 çay kaşığı

Hazırlama
3 adet yumurtanın beyazını 1 çay kaşığı tuz ile 4-5 dakika miksırla köpürtün.Toz şantiyi 1 bardak süt ile hazırlayın.hazırlanan her iki karışımı birbirine ekleyip karıştırın.damla çikolata,çilekleride ekleyip,istenilen bir kalıpta 1 gece buzdulabında bekletiyoruz.

Kolay Tiramisu

Malzemeler:
2 çorba kaşığı Nescafe
2 çorba kaşığı Su
2 çorba kaşığı Toz şeker
1 fincan Sıcak su
1 paket kakaolu kek

Krema Malzemesi
1 lt süt
1 yumurta
3 kahve fincanı toz şeker
3 kahve fincanı un
1 paket labne peynir

Hazırlama
1 fincan içinde nescafe sıcak su şekeri karıştırın.hazırladığınız nescafeli karışımla kekein 2 parçasınıda ıslatın
Süt,şeker,un,yumurtayı karıştırarak koyulaşıncaya kadar pişirin.Altını kapattıktan sonra labne peyniri ekleyip.mikser ile çırpıp pürüzsüz olmasını sağlayın.
Hazırladığınız kremanın yarısını ılıkken kek parçalarından birinin üzerine sürün ve diger keki üzerine kapatın kalan kremayıda üzerine sürün.Türk kahvesi yada kakao ile süsleyip servis yapın.
Afiyet Olsun.

3 Şubat 2010 Çarşamba

Prenses Rulosu

Malzemeler

100 gr Margarin
4 su bardağı süt
1 su bardağı un
1 su bardağı şeker
2 paket vanilya
2 paket kakaolu bisküvi (iri dövülmüş )

Hazırlama
Bir tencerede margarini eritelim.unu ekleyip unu hafif sararana dek sürekli karıştırarak kavuralım.sütü ve şekeri ekleyelim.ağır ateşte sürekli karıştırarak üzeri göz göz olana dek pişirelim .kremayı ateşten alıp vanilyaları ekleyelim.mikserle bir dakika çırpalım.bisküvileri iri döverek köşeli bir kalıba yayalım.üzerine kremayı bışaltalım.krema donana dek buzlukta bekletelim.servisten 5 dakika önce kalıbı buzluktan alalım.sertleşen kremayı 15 cm.kareler halinde keselim.kareleri rulo yaparak saralım ve buzdolabında birkaç saat bekletip servis yapalım.
Afiyet Olsun

Muhallebili Tel Kadayıf

Malzeme:

Tel kadayıf 500 gr
Süt 4 su bardağı
Toz şeker 1 kahve fincanı
Pirinç unu 2 kahve fincanı
Nişasta 2 kahve fincanı
Su yarım su bardağı
Yumurta sarısı 2 adet
Margarin 100 gr

Şerbet İçin:
Toz şeker 2 su bardağı
Su 1,5 su bardağı
Birkaç damla limon suyu

Yapılışı:
Kadayıfın yarısını yağladığınız yuvarlak tepsiye elinizle açarak yayın.Pirinç ununu ve nişastayı yarım bardak su ile karıştırıp toz şekerle birlikte süte ekleyin.Orta ateşte sürekli karıştırarak koyulaşana dek pişirin.yumurta sarılarını çırpıp ilave edin.çırpıcıyla karıştırıp ocaktan alın.tepsideki kadayıfın üzerine yayın.kalan kadayıfı muhallebinin üzerine yayın.marğarinin yarısını eritip tepsinin kenarından akıtarak ilave edin.kalan yarısını küçük küçük doğrayıp kadayıfın üzerine serpiştirin.180 dereceye ayarlanmış fırında üzeri kızarana dek pişirin.su ve şekeri kaynatıp limon suyu ekleyin.bir taşım kaynatıp ocaktan alın.kadayıfı fırından alıp şerbetini azar azar gezdirerek dökün.şerbeti çekince üzerine çekilmiş yeşil fıstıkla süsleyin.Dilimleyerek servis yapın.
Afiyet Olsun

Rokoko

Malzemeler

2 poşet kremşanti
2 su bardağı soğuk süt
1 paket kakaolu bisküvi
50 gr fındık
2 tatlı kaşığı nescafe

Hazırlama

2 su bardağı soğuk sütümüzle krem şantimizi hazırlıyoruz.nescafe,fındık ve kakolu bisküvilerimizi kırıp şantimize ekleyip karıştırıyoruz.derince bir kapın içini streçleyip karışımımız içine dökelim.( ya da uygun olan kalıplarınız varsa kullanılabilir)Bir gün derin dondurucuda bekletip servis tabağımıza ters çevirip servis yapalım.
Afiyet olsun

Çikolata Top

Malzemeler:

250 gr bisküvi
2 çorba kaşığı kakao
1 yumurta akı
1 çay bardağı süt
1 çay bardağı toz şeker
2 çorba kaşığı eritilmiş margarin
isteğe göre ceviz,fındık
hindistan cevizi

Hazırlanış:
Malzemelerin hepsi karıştırılıp buzdolabında yarım saat bekletildikten sonra minik toplar yapın.hindistancevizine bulayıp üzerlerine kürdan batırın.
Afiyet olsun